Önemli Bir Aile Sorunu “Teknoloji Bağımlılığı”

Teknoloji gelişmelerinin kitle iletişim alanlarına yansımasıyla medya ve kitle iletişim araçları hayatimizin her alanında çok önemli güce sahip olmuştur. Modern çağın bir gerçeği olan medya, sanal âlem, İnternet ve bilgisayar dünyası, insanoğlunun hayatında önemli bir yer edinmiştir. Bilgiye ve arzularına anında ulaşma düşüncesi, insani teknolojinin getirilerine bir nevi mahkûm etmektedir. Ihsan hayatının büyük bir kısmına planlanandan daha uzun süre teknoloji araçlarıyla (TV, İnternet kullanılan akıllı telefon, bilgisayar, tablet vs. araçlar) geçirme durumu hakim oluyor.

Teknolojik bağımlılığı; insan-makine etkileşimini içeren ve kimyasal olmayan (davranışsal) bağımlılıklar olarak tanımlanır. Teknolojik bağımlılığı, Temel belirtileri dikkat çekme (salience), duygudurum değişikliği (mood modification), tolerans, geri çekilme(withdrawal symptoms), çatışma (conflict) nüksetme (relapse) olarak tanımlamıştır. (Griffiths, 1999)

DİKKAT ÇEKME:
Belirli bir davranışın kişinin yaşamında en önemli hale gelir. Zihnini devamlı meşgul eden, yapmak için şiddetli arzu duyulan sosyal hayatının bozan bir hal alır. İnternette çevrimiçi olmadıkları zaman bir sonraki çevrimiçi olacakları zamanı düşünmektedirler.

DUYGU DURUM DEĞİŞİKLİĞİ:
Teknoloji araçlarını kullandığında duygusal olarak iyi hissetmeyi yaşamaktır. Bir basa çıkma stratejisi olarak görülebilir. İnternete bağlandıklarında duygusal olarak bir canlanma olmaktadır. Ya da saatlerce çevrimiçi kaldıklarında kaçma ya da kayıtsız kalmanın sakinleştirici etkisini hissederler.

TOLERANS:
Aynı etkiyi göstermesi için belirli aktivitelerin miktarındaki artma sürecidir. İnternet kullanıcısının başlangıçta daha az sürede elde ettiği keyfi elde edebilmesi için çevrimiçi kaldığı süreyi arttırması gerekmektedir.

GERİ ÇEKİLME BELİRTİLERİ:
Teknoloji Araçlarını kullanamadıklarında ya da aniden kesildiğinde hoş olmayan duygular ya da fiziksel etkiler ortaya çıkar. İnternet kullanıcısı çevrimiçi olması engellendiğinde, titreme, karamsarlık ve sinirlilik yasayabilir.

ÇATIŞMA:
Bağımlı kişinin kişilerarası ilişkileri, iş, sosyal yaşamı, hobileri gibi çeşitli aktivitelerle ilgili yaşadığı içsel çatışmalarına işaret eder.

NÜKSETME:
Bırakılan bir teknoloji aracını aşırı kullanılma davranışının tekrar oluşması eğilimidir. Yıllar süren kontrolden sonra tekrar biçimliliğin en üst düzeyine dönülmesidir.

İNTERNET BAĞIMLILIĞI (KONTROLSÜZ İNTERNET KULLANIMI)

Teknoloji bağımlılığın alt grubu olan İnternet bağımlılığı çocuğun, gencin, yetişkinin fiziksel, psikolojik, sosyal ve bilişsel gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Goldberg’in İnternet Bağımlılığı İçin Tanı Kriterleri

  1. Aşağıdakilerden biriyle tanımlanan tolerans gelişimi.
    a. İstenen keyfin alınabilmesi için belirgin olarak artmış İnternet kullanım süresi.
    b. Sürekli olarak aynı sürelerde İnternet kullanımı ile alınan keyifte azalma olması.
  2. İnternet kullanımı genellikle planlandığından daha uzun süreler alır.
  3. İnternet kullanımı bırakmak veya denetim altına almak için sürekli bir istek veya boşa çıkan çabalar vardır.
  4. İnternet ile ilgili çok uzun süreler ayrılır (kitap almak, yeni web tarayıcıları ve programları denemek, dosyaları düzenlemek vb.).
  5. İnternet kullanımı nedeniyle önemli toplumsal mesleki etkinlikler veya boş zamanları değerlendirme etkinlikleri birikilir veya azaltılır.

Ortak Görüş Olarak Belirlenmiş İnternet Biçimliliğinin Semptomları:
Bağımlılık hakkında karar vermek üzere gözlenebilir bazı davranış ve durumlar ortak görüş olarak belirlenmiş ve biçimliliğin belirtileri olarak gösterilmiştir (Griffiths, 1991, 1999; McIlwraith ve ark, 1991;)
• Her gün internete bağlanmak, bağlı iken zamanın farkında olmamak, sorulduğunda ise inkar etmek,
• Herkese mail adresi, sohbet odası adları vs. vermek veya dağıtmaya çalışmak,
• İnternet dışı uğraşlara ilginin kaybolması,
• Sosyal faaliyetlerde azalma, dostları tarafından anlaşılamama duygusu,
• Spor faaliyetlerinden uzaklaşma ve kondisyon kaybı
• iş verimliliğinin düşmesi,
• Sürekli uykusuz kalma ve yorgunluk,
• alışverişlerin İnternet üzerinden yapılması,
• Aile fertlerine yeterli zamanı ayıramama nedeni ile aile bağlarının zayıflaması,
• Günlük yaşamdaki diğer iş ve kişilerin, çevrimiçi yasama engel olduğu düşüncesi,
• Bilgisayar kullanımı nedeniyle eşler arasında anlaşmazlık ve sorun çıkması olarak vurgulanmıştır.

Dr. Mark Griffith Yaptığı Bir Araştırmada Verdiği “En Önemli On Uyarı Sinyali:

• Kısa bir süre geçirmek istediğiniz olduğunuz halde, bilgi aramak için saatler harcadığınızı fark ediyorsanız,
• Çalışma arkadaşlarınıza, arkadaşlarınıza ya da eşinize bilgisayar başında geçirdiğiniz zamanla ilgili yalan söylüyorsanız,
• Monitörün başında her oturuşta saatlerce kaldığınız için fiziksel sorunlardan mustaripseniz,
• Sürekli olarak bir sonraki İnternet oturumunu iple çekiyorsanız,
• Aradığınız bilgiyi bulmaya hep “bir adımcık” kaldığını düşünüyorsanız,
• Anonim bir kişiliğe bürünmek size heyecan veriyor, insanlarla İnternet üzerinden konuşmayı yüz yüze konuşmaktan daha kolay buluyorsanız,
• E-postanızda bir şey var mı diye bakmak için zorlayıcı bir istek duyuyorsanız,
• İnternet’e girmek için yemek öğünlerinize, derslerinize ya da randevularınızı boş veriyorsanız,
• Bilgisayarınızın başında bu kadar fazla zaman geçirdiğiniz için suçluluk duyma ve büyük bir zevk alma arasında gidip geliyorsanız,
• Bilgisayarınızdan uzak kaldığınız zaman canınız bilgisayar çekiyor ve yoksunluk belirtileri gösteriyorsanız İnternet bağımlılığı noktasında sorunlar var demektir.
Teknoloji bağımlılığı belirtilerini irdelemiş olduk. Bağımlılıkların oluşmamasını sağlayan en önemli faktör sağlıklı ve mutlu bir aile yapısına sahip olunmasıdır.
SAĞLIKLI VE MUTLU AİLE YAPISININ OLUŞABILMESI İÇİN YERİNE GETİRİLMESİ GEREKEN SORUMLULUKLAR :
1) Aile dışından gelecek problemlerin, uğraşıların, diğer akrabaların (özellikle kayınvalide ve kayınpeder), komşuların olumsuz etkilerini aile içerisine taşımayan, sinirlerini koruyarak iletişimini yürütebilen bir yapı oluşturabilmek.
2) Eşler ve diğer aile bireyleri arasında, birbirlerinin gelişmesini ve ilerlemesini destekleyen, sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki oluşturabilmek.
3) Eşlerin aileyi ilgilendiren sorumlulukları aralarında konuşup tartışabilmeleri ve ortak çözüm üretmeye çalışabilmeleri.
4) Birbirlerinin varlıklarından mutlu oldukları ve birbirlerini oldukları gibi kabullenen koşulsuz sevginin egemen olduğu, fikirlerin ve duyguların rahatça ifade edilebildiği, bireylerin birbirine değer verdiği bir aile ortamı oluşturmak.
5) Aile içerisinde ortaya çıkan sorunlar ve çatışmalarla ilgili başa çıkabilme ve problem çözme becerilerini geliştirmeye çalışmak.
6) Ailenin tüm bireylerinin özgüveninin gelişmesi konusunda birbirlerini destekleyen, takdir duygularının da ifade edildiği bir yaklaşımı benimsemek.
7) Aile bireylerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak ve buna bağlı olarak ilgi ve sevgi duygularının gelişimini sağlamak. Karşılanması gereken temel ihtiyaçlar aşağıda belirtilenler maddelerdir:
a) Ortam ihtiyacı
b) Fiziksel bakım ihtiyacı
c) Düzenli ve uyumlu aile yapısının sürmesi ihtiyacı.
d) Ailenin bir araya gelme ve zaman geçirme ihtiyacı.
e) Evin dışında eğlenme ihtiyacı.
f) Ev işlerinin sorumluluğunu paylaşma ihtiyacı.
g) Manevi değerler ihtiyacı.
8) Tüm aile bireylerinin sorumluluk duygusunu geliştirmek.
9) Aile bireyleri arasında birbirlerine bağlılık hisseden gerçek bir iletişimi kurmak.
10) Tüm aile bireylerinin özgüven ve bağımsızlık duygularını geliştirmek.
11) Ailedeki olaylar hakkında şakalaşma, olaylara mizahi dille yaklaşabilme yeteneğini geliştirmek

SORUNLU AİLE YAPILARINDA AİLE YAPISI İÇERİSİNDE BİR FARKLILIK OLDUĞU HİSSEDİLİR:

Bazen aile içerisinde kişilerin aşırı kibar, aşırı düzenli ve titiz olduğu ortamda doğru olmayan suni bir dayatma ve sahteliğin olduğu fark edilir. Genelde bütün aile bireylerinin gergin ve sıkkın olduğu bir hava mevcuttur. Bireylerin birbirlerine karsı aşırı mesafeli, hissiz, tepkisiz bir halde olduklarına şahit olursunuz. Bazen de sırlarla dolu bir aile ve üyeleriyle karşı karşıya olduğunuzu fark edersiniz. Sorunlu ailelerde aile bireylerinin bedenleri, yüz ifadeleri, duruşları, yaşanan sorunu dillendiren bir ipucudur. Genelde aile fertlerinin yüz ifadeleri belirsiz, donuktur ve bazen yüzlerinde bir gerginlik, kaygı ve üzüntü görülebilir. Aile bireylerinin yüzlerinde doğal olmayan, sahte bir maske ile iletişimde olduklarını anlarsınız. Göz teması zayıftır ve konuşma sesi yüksek ya da az duyulur. İnsanların birbirlerini hissetmedikleri, dinlemedikleri bir ortam mevcuttur. Aileler sanki bir görev icabı bir araya getirilmiş; birbirlerine tahammül etmeye çalışan bir grup gibi görünür ve o şekilde yasarlar. Sıcak, candan, yakınlığı da hissettiğiniz; paylaşımın yapılabildiği birbirinizden keyif aldığınızı hissettiğiniz bir mutluluk ortamı mevcut değildir. Ebeveynler bir mutsuzluk içerisinde devamlı çocuklarına kusurlarını gösterip “şunu yapma”, “bunu böyle yap” şeklinde emri vaki bir üslupla hayatlarını devamlı yönettikleri ve eleştirdikleri bir yaklaşım içerisinde olurlar. Bu aile yapılarında yalnızlık, umutsuzluk, çaresizlik, sevilmemiştik vs. hislerinin aile fertlerinde yaygın olarak yaşandığı görülür. Bireyler, aile içerisinde ya sürekli bir bağırış ve çağırışın olduğu ya da tamamen bağların kopabildiği, umudun kesildiği bir halde iletişimin olmadığı ya da “-miş, -miş” şeklinde bir iletişimle aile hayatı yaşamaktadırlar. Bir de bu duruma sanayi ve bilişim toplumu olmanın getirdiği hayatin salt bir kazanç üzerine kurulu bir koşuşturmaca ya dönüştüğü; Nefes alıp insan insana dokunarak konuştuğu bir düzlemde olmaması; gerçek ilişkiler yerine daha ziyade sanal ilişkilerin hâkim olduğu; aile bireylerinin birbirlerini anladıkları, konuştukları, dinledikleri ve yakınlaştıkları bir noktaya ulaşması daha da zorlaşmaktadır. Sorunlu bir ailelerde büyüyen bireyler içindeki kaygı ile başa çıkma tutumu olarak suçlayıcı, yetiştirici, ilgisiz –patavatsız, süper mantıklı davranışlar gösterirler.
İnsanın bazı temel ihtiyaçlarının sağlandığı yer sağlıklı ve mutlu bir aile ortamıdır.

İNSANIN FİZİKSEL, DUYGUSAL, SOSYAL İHTİYAÇLARI:

İnsanlar bağlanma ihtiyacı ile doğar. Huzurlu, rahat ve keyifli olabilmenin yolu öteki insan ile kurulan yakınlıktır. Bütün yakın ilişkilerde insanları birbirine yakınlaştıran temel etmen duygulardır. Çocuklukta ebeveyne duyulan güven, sevme-sevilme, ilgi, hoşlanma, keyif, onaylanma vb. ihtiyaçların karşılanma hazzı ve mutluluğu gibi olumlu duygular, şu an hem ötekine (arkadaşsa, sevgili) bağlanmayı hem de olgun kendiliğin ve kimlik duyumsaması ile iletişim kurmay sağlar. Çocuklukta bakıcı (anne, baba vs.) ile çocuk arasında ruhsal gelişimi destekleyen empati, ilgi, onay, sevgi, doğrulanma vb. sağlanamıyorsa hem kendilik organizasyonunda hem de bağlanmada anormallikler görülür. Terk edilme korkusu, aşırı sevilme ihtiyacı vs. can yakıcı derin duyguları örtme isteği olabileceği gibi, bakıcı-çocuk ilişkisiyle bireyin iç dünyasındaki acı verici, kaçınılan; acizlik, eksiklik, zariflik, boşluk, değersizlik vs. kimlik ile ilgili duyguların üstünü örtme; değerliği, gücü, iktidarı görme istediği de olabilir. Ebeveynler duygusal olarak çocuğa yakın değil veya bedenen uzun bir süre yokluğunda, geri geldiğinde çocuk anneyi görmezden gelir. Onu hiç tanımıyormuş gibi davranır. Ebeveyne yakınlaşmaz. Eşyaya yönelir. Bağlanmanın çözülmesi denir. Bu bağlanma ihtiyacının devre dışı bırakılmasıdır. Bebeğin ebeveyn ile yasadığı ihtiyaçlar ile yakın ilişkilerinde yaşanan ihtiyaçlar ayindir. Yakinlik İhtiyacı; “Sana ihtiyacım olduğunda sen orada mıydın?” sorusuyla dillendirilebilir. Ulaşılabilir Olma İhtiyacı; “Bakım ve destek olma gibi ihtiyaçlarımı senden temin edebiliyor muyum?” sorusuyla dillendirilebilir. Karşılıklı Anlaşılma İhtiyacı; “Senin tarafından anlaşılma ihtiyacım olduğunda cevap veriyor musun?” sorusuyla karşımıza çıkabilir. Bunlar sağlandığında erişkin insanın duygularını yetiştirip düzenlemesine, kendini iyi hissetmesine sebep olacaktır. Bunlar sağlandığında insanın duygularını yetiştirip düzenlemesine, kendini iyi hissetmesine sebep olacaktır. İnsanın yakınlaşmasını sağlayan bağlanma, kimlik korunumu, çekim ve cazibe, üç güçlü motivasyon kaynağıdır. İnsan güçlü motivasyon kaynaklarını sosyal çevresinden sağlayamadığı bir hayal kırıklığı içerisinde rahatsız edici deneyimin kendisi bağımlılık olabilir.

İNSANIN RUHSAL GELİŞİMİ VE BAĞIMLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİ:

Sosyal bir canlı olan insan yasadığı hayatın içerisinde gelişimini bazı elzem ihtiyaçları vardır. Bunlar insanın (Çocukken yapılması gereken) ruhsal gelişimi için ihtiyaçları, İnsanın fiziksel ihtiyaçları, İnsanın duygusal ihtiyaçları, İnsanın sosyal ihtiyaçlarıdır. Insanin elzem olan bu ihtiyaçlarını karşıladığı en önemli ilk yer ailedir. İnsanın duygusal gelişimini tamamlayabilmesi için çocukken onun duygusal ihtiyacını algılayan ebeveynleri olması gerekmektedir. Çocuğun beyin gelişiminde ebeveyn çocuğu ile yetiştiriciliği, duygusal senkronizasyon sağlayabilmesi çok önemlidir. Bu yüzden sağ beyinden sağ beyine bebeğin ihtiyaçlarını anlayan, onu yatıştıran, ona duygusal uyum gösterebilen bir davranışı ebeveyn sergileyemediği için bebek olgun beyin yapısına sahip olamayacak hem de ruhsal gelişimsel bir duraklama yasayacaktır. Bebeğin beyinsel gelişimi, “Temelde art arda ebeveyn-bebek arasında verimli duygusal iletişim (duygusal alışveriş ilişkisi) sayesinde olmaktadır”.
İnsanın olgunlaşmasında en önemli süreç çocukluğunda ruhsal gelişimi için gerekli ihtiyaçların sağlanmasıdır. Bunlar şunlardır;
• Libidinal sevgi enerjisi veren bir ebeveyn veya ikame edilen ebeveyn türevlerinin ruhen bedenen varlığının olması.
• Çocuğu arasında bir uyumsuzluk oluştuğunda bu durumu yönetebilen, kendini ve çocuğunu yatıştırabilen, hissedebilen bir anne olmaya çalışmak.
• Çocuğuna sevgi gösteren, eşinin zorluklarını anlayan hayatı paylaşan eşe sahip olmak.
• Çocuğunun gelişimi için gerekli sinir koyabilme gayretinde bir ebeveyn olmak.
• Kendinin psikolojik eksiklerinin farkında bilgili ve bilinçli anne olmak.
• Çocuğunun gelişimi için ihtiyaçlarının farkında olmak ve çocuğuna eşlik eden, oyun oynayan ebeveyn olmak.
• Eşlerin birbirini gerektiğinde yatıştıran, eksiklerini tamamlayan bir uyum içerisinde olması.
• Bebek, çocuk, ergenlik evrelerinin değişimlerini bilip sevgi ile eşlik etmek etmesidir.

ÇOCUĞUNA KARSI EBEVEYNLERİN İHMALİ TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞINA SEBEP OLABİLİR.

Kaygılı, takıntılı, hissedemeyen ebeveynler çocuklarıyla sevgi, değer, güven içeren bir paylaşım yaşaması zordur. Korku, değersizlik ve sevilmemiştik duyguları hissedilir. Çocuğunu anlayamaz, yatıştıramaz. Ebeveynler Kaygı, sıkıntı, öfke vs. duygularla çocuğuna Tv, akıllı telefon, tablet seyrettirir. Anne ilişkide kalarak çocuğu ile arasındaki kaygıyı yatıştırmaya çalışarak çocuğunun kendilik gelişimi ve ego kapasitesini geliştirmek yerine hazza kaçmasını sağlar. Yatıştırmak yerine uyuşturmuş olur. Çocukluk dönemindeki gelişimsel ihmal hem çocukluk dönemin de hem de yetişkinlik döneminde kişinin etkisi altında olduğu (çoğunlukla bilincinde olmadığı) derin sıkıntı verici duygulara sahip olmasına sebep olur. İnsan bu rahatsız edici duyguları hissetmemek için fark etmeden Teknoloji bağımlılığına adim atması daha kolay oluyor.
İhmali edilen çocukların anne, baba, kardeşleriyle iletişim içerisinde zaman zaman kavga da ettiği, oyun oynayıp gürültü de yaptığı doğal süreç yerine sesi çıkmadığı için İnternet bağlantılı bilgisayar, tablette seyrettiği, süre kontrolü yapılmayan, yaşına uygun olup olmadığına bakılmadan, ruhsal gelişimi açısından sakıncası olup olmadığına bakılmaksızın görsel iletişim araçları serbest bırakılır.

İNTERNET VE OYUN BAĞIMLILIĞININ ÇOCUKLARA ETKİLERİ:

Bu bağımlılıkların çocuklarda, agresif davranışların artması, kendilik bozukluklarının oluşması, bazı duyguların yitirilmesi, öğrenmede sıkıntıların yaşanması, çocuklarda erken ergenlik yaşanması, hareketsizlikten kaynaklanan sağlık sorunları, asosyallik, hayattan bıkmışlık, aile ve çevresiyle sorunların ortaya çıkması, eğitim öğretim hayatında başarısızlıkların artması, ikili ilişkilerde yaşanan zorluklar ve kaygı düzeyinin artması, kilo alma ve görme bozuklukları vb. etkileri görülmektedir (Chiu, Lee & Huang, 2004).
İleri teknolojinin hayatimizin her yerinde olması, bebekten yetişkine potansiyel müşteri olması nedeniyle bilinçsiz insan teknoloji bağımlısı olabiliyor.

İNTERNET BAGIMLILIGININ ÇAGA BAGLI BAZI NEDENLERI

• Şehir hayatında kolay kurulamayan sosyal bağlantıları İnternet üzerinden kurabilme,
• Her an el altında olması, yabancılarla kolaylıkla iletişime geçebilme,
• İnsanların kendi kendilerini dizginlemeden düşüncelerini duygularını ifade edebilmeleri,
• Göstermek istedikleri yönlerini abartarak gösterebilmeleri,
• İnternet üzerindeki paylaşma ortamlarında diğerlerini dikizleme olanağının olması,
• Yasaklanmış olana ulaşabilmeyi kolaylaştırması, oyun oynamaya, risk almaya yârdim etmesi, akran psikolojik baskısı gibi sayabiliriz.

TEKNOLOJİ BAĞIMLIĞI ÖNCE BİR AİLE SORUNUDUR!

Şu ana kadar bahsi geçenlerin ışığında
A) Aile bireyleri arasındaki sözel iletişimi arttırmak.
B) Aile bireylerinin birbirlerine duygularını ifade etmelerini arttırmak ve duygusal paylaşımı sağlamak
C) Ailedeki bozulmuş olan gücü, dengeyi ve hiyerarşiyi yeniden oluşturmak.
D) Ailede değişen rol sorunların belirlenmesi ve çözümlenmesi.
E) Ailede meydana gelen krizlerle baş etmek.
F) Ailede sorunu seçilen bir kişiye yüklenildiğini fark ettirmek.

İNTERNET KULLANIMINA İLİŞKİN ÖNERİLER

Kendimizin, eşimizin ve çocuğumuzun üst biliş düzeyini geliştirmek için destek olmak, gerekiyorsa profesyonel bir destek almalıyız.
Görsel Kitle iletişim araçları nasıl kullanılması gerektiği ile ilgili bir bilinç oluşturmaya çalışılır.
Çocuklar, gençler, yetişkin ve ailelere İnternetten nasıl faydalanmaları öğrenmeleri gerektiği bilincine vardırmaya çalışmak. Bir amaç için İnternet ve bilgisayar kullanılması gerektiğini oluşturmak.
Ailelerin çocukları, genç ergen çocuklarıyla daha fazla kaliteli zaman geçirmeli, sorunları ile ilgilenmelidir.
İnternet’e giriş ve çekiş saatleri için çizelge yapılarak belirlenmeli ve bu kurallara uyulmalıdır.
insan kendisini birey, eş ve anne baba olarak gereklerini ne kadar yaşıyor. Bu bağlamlarda kendi sosyal çevresiyle, eşiyle, çocuklarıyla paylaşım ,coşku ,sevgi yaşıyor mu?
Sadece isten eve gelen TV veya İnternet içine akan gerçek bir dokunuştan uzak biri mi olduk.
Zorda olsa TV ‘siz, İnternetsiz paylaşımlar için emek harcamalıyız.
S.T.K.lar, kamu kuruluşları, okullar, şirketler, görsel medya da yetişkinlere, ailelere ve öğrencilere ‘‘ İnterneti doğru ve amaca yönelik nasıl kullanılması gerektiği, İnternetin aşırı kullanımında ortaya çıkabilecek sonuçları vs.’’ konuşma, seminerler verilerek sürekli gündem oluşturacak çalışmalar yapılmalıdır.
Arkadaşlarına ve sosyal ortamlara (sinema, tiyatro, müze, sportif faaliyetler) daha fazla zaman ayırmaları sağlanarak İnternet dışı yollarla iletişim kurma özendirilmelidir.
Okul ve arkadaş çevreleri hakkında bilgi almak üzere gençlerle sohbet etmeli hoşlandığı, ilgi duyduğu konular ile kaygı ve sorunlarını aile ile konuşması teşvik edilmelidir.
İnternette iken gençlerin genellikle hangi sitelere girdiklerini öğrenmek, eğilimleri hakkında fikir verebilir. Onlarla bilgisayar ve İnternet hakkında konuşmak düşüncelerini anlamak için faydalı olabilir.
Ergen çocukların aşırı İnternet kullanımının nedenleri arasında olumsuz psikolojik akran baskısına yönelik farkındalık kazandırmak için bireysel ve grup çalışmalarına önem verilmelidir.
Okullarda sosyal içerikli derslerde ve rehberlik saatlerinde öğretmenlerin arkadaş ilişkileri, İnternet kullanımı ile ilgili tartışma grupları oluşturarak öğrencilerin bilişsel düzeyde farkındalıklarının artırılması sağlanabilir.
Gençlerin bilgisayar ve İnternet dışında da hobi geliştirmeleri teşvik edilmeli, kitap okuma alışkanlığı aileden örnek alınarak kazandırılmalıdır.
Gençlerden aile sorumlulukları paylaşmaları, belirli görevleri yerine getirmeleri istenmelidir.
Uzun çalışma saatleri arasında molalar vererek el, kol, parmak, boyun ve beli dinlendirmek gerektiği öğretilmeli, bu bir alışkanlık haline gelene kadar mola verilmesini hatırlatarak yardımcı olunmalıdır.

Mehmet TEKNECI (M.D)

BAÇTE Birey Aile Çocuk Terapileri Enstitüsü