Birey, Çift ve Aile Terapilerinde Temel Amaçlar

VIRGINIA SATIR MODELİNDE TERAPİDEKİ ASIL AMAÇLARI

Bu yaklaşımda kişi ne sebeple gelirse gelsin, dört tane ana amaç üzerine odaklanılır. Bu ana amaçların danışanla paylaşılması odaklanılmaz. Bu dört önemli amaca ulaşmaları açısından danışana yardımcı olunmaya çalışılır. Danışanların yüksek öz değere sahip olduklarını hissettikleri, birçok seçim şanslarının olduklarını görebildikleri hem içsel deneyimlerinden hem de dışsal davranışlarından sorumlu olduklarını hissettikleri, daha uyumlu olduklarını deneyimledikleri bu anlamlı gelinen nokta, büyümenin ve gelişmenin göstergesidir. Bu hedefler terapistin danışanın dönüşüm sürecini değerlendirirken takip açısından önemlidir.

Yüksek Öz değere sahip olmalarına eşlik etmek

Öz değer, kişinin kendi değeriyle ilgili duygu, düşünce ve kanaatidir. Danışana kendine karşı daha pozitif bir perspektiften bakması deneyimi yaşatılmaya çalışılır. Kendine karşı daha anlayışlı, sevecen, kendini kabul eden, olumlu baktığı bir iletişimi  iç dünyasında sağladığı bir öz değer oluşturulmaya çalışılır (Satir ve Baldwin, 1983, s. 185; Satir ve ark., 1991, s. 4).
           
Kendi seçimlerini yapabilme kapasitelerini güçlendirme

Virginia Satir’e göre danışanların birden fazla seçim yapabilme bakış açısına sahip olduklarında daha mantıklı ve sorumlu kararlar alabilmektedirler. Satir’e göre bir seçenek hiç seçenektir. İki seçeneğin olması ikircikli bir durumda kararsızlığa sebep olur. Üç veya daha fazla seçenek ise makul mantıklı bir seçeneğin oluşturulmasına olanak sağlar. Birçok seçeneğe sahip olduklarını fark ettiklerinde karar vermenin sorumluğunu daha çok hissettikleri seçimler yapabilirler (Satir ve Baldwin, 1983, s. 186-187; Satir ve ark., 1991, s. 4).

Hem içsel deneyimlerinden hem de dışsal davranışlarından sorumlu olduklarını hissetmelerini sağlamak

Virginia Satir insanları hem içsel deneyimleri hem de dış dünyada ortaya koydukları davranışlarını fark etmeleri ve davranışlarının sorumluluğunu almaları için cesaretlendirir. İnsan duygularında düşüncelerinden beklentilerinden kendisine ait olan her şeyden sorumludur. insan olgunlaşma ve gelişimi için dış dünyasının değişmesini beklemeden iç dünyası için sorumluluk almalıdır (Satir ve Baldwin, 1983, s. 231-232).

Daha uyumlu olmayı deneyimlemek

İnsanın uyum içerinde olması demek; duygularının düşüncelerin beklentilerinin özlem ve isteklerinin farkında olduğu, her şeye hayat veren manevi güçle barışık hissettiği bir uyum düzleminde iç huzurunu yakaladığı, sevgi dolu, kendini ve diğer insanları önemseyen iletişim içerisinde, bulunduğu ortamın, bağlamın farkında; sorumluluk içerisinde dürüst açık paylaşımcı, diğer insanları dinleyen, saygılı, kendine değer veren, takdir edebilen, insanları eşit görebilen deneyimi yaşayabilmesidir (Satir Satir ve ark., 1991, s.65-66) , aktaran: Mehmet Tekneci & Patricia Bragg sayfa 36 ,46

Virginia Satir terapiste bulunması gereken uyumu ‘‘Öğrendim ki; bir danışan ya da aile ile beraberken tüm kendiliğimle orada bulunduğumda, terapötik olarak çok daha kolay davranabiliyorum. Aynı anda hem danışanın inmem gereken derin duygularına daha kolaylıkla iniyor hem de kırılganlığını, gücünü ve yaşamın kutsallığını takdir ediyorum. Kendimle, yani duygularımla, düşüncelerimle, görüp duyduklarımla bağlantılı olduğumda, daha fazla entegre olmuş kendiliğime doğru ilerliyorum. Daha fazla uyumlu, daha fazla bütün oluyor ve diğer kişiyle de daha güçlü bağ kurabiliyorum. Verdiğim workshoplarda bu konuda konuştuğumda insanlar bana kendilerinin de hissettikleri pek çok şeyi dile getirdiğim ve ifade edilebilir kıldığım için teşekkür ediyor. Kısacası, bu eğitimlerde terapistin kendiliğini ve hastasının kendiliğini, insan oluşunu birinci önem sırasına koymanın değerini anlatmaya çalışıyorum. Terapi sürecinde alınması gereken riskleri mümkün kılan de bu pozitif kişiler arası bağdır. Pek çok yetişkin kendi anne babalarıyla ve onları yetiştiren diğer kişilerle “bağlantıda olduklarını hissetmediklerini ifade etmiştir. Bu sebeple de insanlıkları karakterleriyle değil, daha ziyade beklentiler ve rolleriyle tanımlanmışlardır. Eger terapötik süreçte kendi kendilikleriyle bağ kurulmayacaksa bu kişilerin kendileri hakkında farklı hissedebilmeleri ne kadar mümkün olur?’’ sözleriyle ifade etmektedir (Baldwin, 2013,Derine Dalmak, Mehmet Tekneci & Patricia Bragg sayfa 51, 52)

Mehmet TEKNECI (M.D)

BAÇTE Birey Aile Çocuk Terapileri Enstitüsü