Aile Danışmanlığı ÖZEL AKTARIM AİLE DANIŞMA MERKEZİ kapsamında yürütülmektedir.
Bazı bireyler içerisinde yaşadığı ailede mutlu olup olmadıklarını, sevilip güvenebildikleri bir aileye sahip olup olmadıklarını düşünmediklerini, gündemlerine almadıkları, belki rahatsız edebilecek bir gerçekle yüzleşmemek için sorgulamadıkları, sanki yaşadıkları aile yapısına mahkum hissettikleri bir durumdadırlar. Fakat çoğu zaman aslında ne yaşadıklarının farkında bile değildirler.
Bazen de bireyler aile içerisinde yoğun çatışma ve uzaklaşmayı yaşarlar. Bu ailelere baktığımızda aslında çocukluğundaki ailesi içerisinde birçok sorun yaşamış; çocukluğunda yaşadığı o sorunları şimdiki ailesine yansıtıp sanki geçmişin hayaletleri gibi su anda eşiyle, çocuklarıyla yasamaya devam etmektedirler.
Bazı ailelere baktığımızda aile bireylerinin yine o kendi aile menşeinde ilginin, sevginin ve paylaşmanın eksikliğinin etkisiyle hayatta kalabilme durumunu ve hatalı davranış tutumlarının çokça gözlendiğini görürsünüz. Bu gibi ailelerde birbirinden uzak ve soğuk aile bireyleri; birbirinin her seyine karışan aile bireyleri; tek başına bir seyler yapamayan aile bireyleri; kendini diğer aile bireyi karşısında eşit bir birey gibi degil de “eşya” gibi hisseden aile bireyleri; devamlı birbiriyle çatışan, birbirlerinin öz değerlerini aşağıya çeken aile bireyleri gibi geçmişin birçok izini taşıyan hatalı, uyumsuz, sevgiden uzak davranış kalıplarını görmek mümkündür. Bu düzlemde aileyi ve aile bireylerini saygıyla anlamaya çalışarak aslında “ne oluyor?”u beraber bulduğumuz çalışmalar yapmaktayız.
Anne – Baba Tutumları
Anne ve babanın psikolojik yapıları, deneyim ve ihtiyaçları doğrultusunda gelişen, çocuğa yansıtılan davranışlardır.
Anne babanın ruh sağlığı, onların yetiştirilme şekilleri, ihtiyaçlarını karşılama biçimleri, tecrübelerini hayat içerisinde aktıve etme tutumları çocukları etkiler. Anne ve babanın hangi yaşlarda evlendiği, fiziksel ve psikolojik bir olgunlukla beraber; birey olma, aile olma ve çocuk sahibi olma bilincinin tam oluşmaması anne –baba tutumlarına ve çocuğun psikolojik gelişimine etkide bulunur. Erken yaşta yapılan evlilikler (ergenlik çağı) sonucu çocuk sahibi olma birey olma ve evlilik acemiliğiyle birlikte çocuğu ihmal etme ve evlilik problemlerini yaşama durumlarını beraberinde getirebilir. Çocuk, birbirlerinin ihtiyaçlarını fark eden, gidermeye çalışan, karşılıklı saygı ve anlayışla ilerleyen bir evlilik içerisinde kendini güvende hisseder ebeveynlerin her birisiyle olumlu iletişim ve ilişkiler kurar. Bunun tam tersi durumlarda çocuk psikolojik gelişiminde aksaklıklarla karşı karşıya kalabilir.
Özellikle ülkemizde sıklıkla rastlanan erkek çocuk beklentisi cinsiyet tutumlarında farklılıklar oluşmasına neden olabilir. Çocuğun yapısal özelliklerinin olması gerekenden fazla önem ya da az değerle karşı karşıya kalabilir, farkında olmadan çocuğa taşıyamayacağı görevler verilebilir, çocuğun kendilik (benlik) algısında yaralanmalara yol açabilir. Plansız ya da planlamış çocuk olma sahibi olma; onu reddetme, istemsiz karşılıklar verme çocukda ruhsal yaralanmalar açmakla birlikte kimlik oluşumunda derinden izler bırakabilir.
Aile içerisinde bir ebeveyn kaybının yaşanması sonucu diğer ebeveyn kendi yaşını sağlıklı yaşayamadığı takdirde bu tutumlarla çocukta altından kalkmakta çok zorlanacağı bir periyodun içine girmiş olabilir ve ruhsal gelişiminde aksaklıklar yaşayabilir.Anne ve baba çocuğa sınır konulmadan aşırı sevgi verip, her dediği yapılıp, disiplin yoksunluğuyla büyütülürse çocukta belli başlı gelişimsel aksaklıklar görülür. Bu aksaklıklarda ileride suça yönelik bir yapılanma oluşmasına zemin hazırlar keza sevgi yoksunluğuyla büyütülmüş, ihtiyaçları zamanında giderilmemiş, yök sayılmış ve zaman ayrılmamış, aşırı sınır çizilmiş çocuklarda bu anne ve baba tutumlarından zarar görürler.
Çocuk Odaklı Aile Danışmanlığı
Çocuğun psiko-sosyal gelişim evrelerinin nasıl yaşandığını, duygusal gelişiminin aile içerisinde nasıl şekillendiğini aile içerisindeki bireylerle bir bütün olarak fark etmek ve değerlendirmek son derece önemlidir. Aile içerisindeki yaşananlar çocuk üzerinde deneyimler eşliğinde etkilidir ve aile için de çocuğun deneyimledikleri ve ilgili sorunları aynı etkiye sahiptir.
Aile içi iletişimin bu sürece üzerindeki etkisi, eksik yönlerin belirlenmesi, ebeveynlik eve aile içi sistemin desteklenmesi ve bu destekle daha kalıcı ve sağlıklı bir gelişim hedefleri Çocuk Merkezli Aile Danışmanlığı Hizmetiyle sağlanması amaçlanmaktadır.
Boşanma Süreci ve Uyum
Evlilik kurumu da başka kurumlar gibi eksiklikleri olabilen, aksayan bölgeleri olabilen, iletişim problemlerinin yaşanabileceği bir kurumdur. Bu yaşanan negatif durumlar doğru tespit edilip çözümlenmediği zaman maalesef evlilikler boşanma ile sonuçlanabilmektedir.
Her Aile ve Çift Boşanma kararının öncesinde boşanma sırasında sonrasında belirli aşamalardan geçer, ayrılık ve sonrasındaki zaman içerisinde aile çok çeşitli değişiklikler yaşayabilir. Duygusal karmaşalar, maddi problemler, iletişim eksikleri yaşanabilir.
Bu çeşitli değişiklikler ailenin yaşam tarzını da derinden etkileyebilir. Ayrılığın ilk zamanlarda bireyler bu durumu çok düşünür, kendi kafasında yorumlayabilir ve düşünceleri bununla meşgul olabilir. Zaman ilerledikçe herkes yeni bir planlama içerisinde girebilir.
İstenmeyen sert bir boşanma bireyi gelişimsel aksaklıklarına ya da eski negatif edinmiş olduğu tecrübelere götürmüş olabilir ve davranış değişikliklerine sebep olabilir. Aile de roller değişebilir ve çocuklar ebeveynlerin bakımını üstlenebilirler.
Aile İçi ve İnsanlar Arası İletişim Tutumları
Sosyal bir canlı olarak insan gerek aile içerisinde gerekse toplum içerisinde iletişime bağlı olarak yaşadığı sorunlar ve olaylar karşısında oluşan gerilimle başa çıkmak için tutumlar geliştirmektedir. İnsanların geliştirdikleri bu tutumlar çocukluğunda aile içerisinde ebeveynlerin çocukken gelişimi destekleyen bir tavır ve davranış içerisinde olduğunda; çeşitli sorunlar ve durumlar karşısında, öz değerinden ve özgüveninden bir şey kaybetmediği, başa çıkma tutumunda kendine ve ötekine zarar vermeyen, uyumlu, çözüm üretici, kendini ortaya koyduğu bir üslupla olur.
Eğer Çocukluğunda aile içerisinde ebeveynlerinin davranışları kendisini destekleyen değil; eleştirisel, öfkeli, utandıran şekilde güvensiz, anlamaktan uzak bir yaklaşımda olduğunda, şu anki hayat içerisinde bir sorunla karşılaştığında Virgnia Satır’ın bir metaforuyla ifade ettiği üzere ‘öz değer kazanı’ tamamen boşalmış bir duruma geçer. Yani öz değerini yitirdiği, güvensiz hissettiği; kendi ihtiyaçlarını ve kendini anlayamadığı gerçek duygularını gösteremediği bir kendilik halinde olur. Bu durumdayken yaşadığı gerilimi ortadan kaldırmak için yatıştırıcı, suçlayıcı, süper-mantıklı, ilgisiz-patavatsız şeklinde uygunsuz başa çıkma tutumları geliştirir. Kişi herhangi uygunsuz sorun ve davranışla karşılaştığında yaşadığı gerilimin etkisiyle içsel dünyasında öz değerini kaybettiği; asıl yaşadığını dillendirmek yerine hissettiklerinden, düşüncelerinden farklı davranabilir. Fakat sözel olmayan iletişimimiz yüz ifademizde, beden duruşumuzda, kaslarımızı kaşmamızda, nefesin ritminde, konuşma hızı ve tonunda, mimiklerde içsel yaşadıklarımızın, hissiyatımızın ve düşüncelerimizin, etkisiyle farklı olduğunun işaretleri görülmektedir. Sözlerle başka şeyler ifade edilirken, yüzümüz, mimiklerimiz ve beden duruşumuz, nefes-alışverişimiz, konuşma tonumuz, farklı şeyler söylemektedir. Bu durum kişi tarafından sözel farklı bir şekilde ifade edilirken sözel olmayan şekilde de farklı bir mesaj ortaya çıkmaktadır. Örneğin bir kişi ‘yök yok sorun yok’ derken ses tonunun gergin, mimiklerin ve kasların çatık, yüzünün gergin olması sözlü ve sözsüz mesajlarının farklı olduğu çifte mesaj içermektedir.
Sorunlu aile yapısında aile bireyleri arasında iletişim genellikle çifte mesaj içermektedir. Verdiğimiz örnekte sürat a
sik iken ‘Ben çok iyiyim, hiçbir sorun yok sakinim ‘ diyen bir kisi çiftlerden biri olsun. Burada karsiya sözel olmayan iletisimde yüzün donuk ve asik olmasi, kaslarin çatik, ses tonunun soguk olmasi verdigi örtülü mesajla kelimelerle ifade edilen , sözel mesaj ayni degildir.