Ailede Çiftler Arasındaki Uygun İletişim Becerileri Nasıl Olmalıdır?

Aile terapileri yaklaşımı bakımından iletişimi önemseyen ilk aile terapistleri Satir, Haley, Bateson, Jackson, Beawin ve Weakland iletişim örüntülerine göre bir yaklaşım geliştirmişlerdir. Virginya Satir; bireylerin stres altındayken kullandıkları beş iletişim biçimi belirlemiş ve bu iletişim biçimlerinin sözel olmayan davranışlarla (beden duruşu, mimik, el-kol hareketleri) da desteklendiğini belirtmiştir.

Sakinleştirici iletişim biçimi: Bu iletişim biçimini kullanan bireyler bir sorunda ya da tartışma ortamında kendini kenara çekerler, sürekli başkalarıyla aynı fikirdedirler, özür dilerler, kendi duygu ve düşüncelerini dile getiremez ve zayıftırlar.

Suçlayıcı iletişim biçimi: Bu iletişim biçimini kullanan bireyler kendilerini hep haklı görürler, başkalarının açıklarını ve hatalarını ararlar.

Akılcı iletişim biçimi: Bu iletişim biçimini kullanan bireyler bağımsız, tarafsız, sakin, bilişsel kontrolü sürdürebilen ve duygusal davranmayan kişilerdir.

Patavatsız iletişim biçimi: Bu iletişim biçimini kullanan bireyler, olaylara duyarsız, ilgisiz, başkalarını rahatsız eden, şaşırtan kişilerdir.

Uygun iletişim biçimi: Diğer iletişim biçimleri duygusal yönden eksik kaldığı için,uygun iletişim biçimi gerçekleri görmesi, samimi olması, içeriğe uygun davranılması ve mesaj verebilmesi sebebiyle en sağlıklı iletişim biçimi olarak kabul görmüştür.

Satir’e göre bu iletişim biçimleri çeşitli kombinasyonlar halinde aile içerisinde bulunabilir.Ve aile danışmasının temelini iletişim oluşturur. Ona göre iletişimde mesajlar açık ve uygun olması gerekirken,kendilik saygısı düşük olmasının eşler arasındaki iletişimi bozduğunu ifade eder.Satir, aile danışanını etkili iletişiminin öğretildiği bir süreç olur görür. Bu bağlamda danışan aile üyelerin iletişimde kullandıkları gizli, uygunsuz, karışık, ikircikli mesajları aile üyelerinin fark etmesini sağlar. Bununla birlikte aile üyelerinin kurdukları iletişimle algıladıkları iletişim arasındaki farkları da göstererek aile üyeleri arasında sağlıklı bir iletişim kurmayı öğretmeye çalışır.

Aile içerisindeki iletişim göz önüne alındığında üç kavram ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi iletişim ve bilişsel anlamıdır. Bu bağlamda bakıldığında iletişimsizlik mümkün değildir. çünkü iki insan arasında olan her davranışın karşı tarafa ilettiği bir anlamı vardır. her iletişimin o andaki durumla bir mesaj belirtmesi bir yana o iki insan arasında yaşanan ilişkiyle ilgili bilgi veren bir yönü vardır. İnsanlar Sözlü, yazılı iletişimsel mesaj birbirlerine verebilirken; sözel olmayan davranış ve mimikleriyle de mesaj ve bilgi vererek iletişimi sağlarlar.

Çift İlişkilere bakıldığında eşit düzeyde katılımın olduğu simetrik iletişim veya ilişkide eşitsizliğin olduğu tamamlayıcı bir iletişim de olabilir. Bu ayrıca ilişkide çiftler arasında iletişimdeki diğer önemli kavram olan iletişim ve güç gösteren bir durumdur. İlişkilerde statü ve pozisyon farklılığına bağlı güç ve kontrol kavramları ön plana çıkmaktadır. İlişkide güçlü taraf genelde kontrolü sağlayan taraf olur.Sanki güç ve kontrolü kaybederlerse kendi kimlikleri yok olacakmış gibi tehdit altında hissedebilirler.kendi kimlikleri tehdit altında iken utanç,korkunun yanı sıra öfke hissedebilirler.Bu sebeblerden kişiler zayıf ve güçsüz hiss etmenin utanç ve korku duygularını yaşamamak için güç ve kontrolu elinde bulundurmaya çalışır. Çiftler arasında gücü ele geçirme, sürekli devam eden çatışmalar ve ikilemler ve yaşadıkları duyguları danışmanlık ve terapi süreçlerinde fark ettirilir.

Aile ve çift ilişkisinde ki iletişimde önemli olan bir üçüncü kavram ise duygudur. İlişkilerde çoğu kez ihmal edilir. Kişiye acı verici olduğu için ifade etmek ve söylemek zor gelir.

Çiftler arasında ortaya çıkan sorunların, ilişkilerinde ki çatışmaların sebebi genellikle söylenmemiş incinmişlik duygularından ,güvenlik ve kimlikle ilgili karşılanmamış çocukluk ihtiyaçlardan oluşan kişinin kendini güvensiz ,zayıf ,güçsüz yetersiz,sevilmemiş vs. hissetmesinden kaynaklanan acı ile uygun iletişimi kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Çiftler birbirleriyle ya sözel iletişim kuramamakta ya da duygu ve düşüncelerini uygun şekilde ifade edememektedir. Çiftler birbirleriyle iletişim kurarken birbirlerini suçlayabilmekte, patavatsız olabilmekte, birbirlerini provoke eden tarzda iletişim kurabilmektedirler. Bu durumda çiftler çatışma yaşamakta ve kriz ortaya çıkmaktadır. Bu durumda çiftle suçu birbirlerinde aramak yerine kendilerine dönmeli ve nasıl iletişim kurduklarına bakmalı ve değerlendirmelidirler. Bu amaçla ailede çiftlerin kurmaları gereken iletişim şu şekilde özetlenebilir:

1) Partnerinizle iletişim kurmamak bir seçenek değildir. Partnerinizle çatışma yaşasanız ona kırılsanız da partnerinizle isteklerinizi, beklentilerinizi, korkularınızı, kaygılarınızı açıkla paylaşmalısınız. Eğer partnerinizle uygun iletişim kurmazsanız o sizin ne istediğinizi bilemez ve tahmin edemez. Partnerinizle iletişim kurarken duygularınızı da paylaşmanız çok önemlidir. Çünkü duygular, davranış ve olaylardan bağımsız değildir. Duygularınızı da açıkça belirtmeniz partnerinizin sizi bir bütün olarak daha iyi değerlendirmesine olanak sağlar. En önemlisi iletişim kurarken mutlaka “Ben Dili” ni kullanmanız gerekmektedir. “Ben Dili” suçlayıcı değildir ve karşınızdaki kişiden bağımsız bir şekilde kendi duygu ve düşüncelerinizi aktarmanızı sağlar.

2) Bir başkasıyla iletişim kurarken onun sınırlarına da müdahale etmemeyi göz önünde bulundurmanız gerekmektedir. Partneriniz adına konuşmak, ona kendisini ifade etmesine olanak vermemek, sınırlarını zorlamak, ona ne yapması ve ne hissetmesi gerektiğini söylemek ama düşüncesini öğrenmemek iletişim adına oldukça olumsuzdur. Böyle bir durumda karşı tarafın olumsuz bir tepki vermesi, çatışma yaşanması kaçınılmazdır. İletişimde sınırların ihlali bir anlamda bağımsızlığın elinden alınması ve benlik saygısının yitirilmesi de demektir. Bu noktada yapılması gereken birey olarak sizin kendi duygu ve düşüncelerinizi ifade etmeniz ve eğer karşı tarafında duygu ve düşüncelerini merak ediyorsanız açık uçlu sorular sorularak öğrenmeniz gerekmektedir.

3) Karşılıklı bir iletişim ve paylaşımda bulunulduğunda olumsuz yorumlar, aşağılamalar ve suçlamalardan kaçınılmalıdır. Unutulmamalıdır ki; doğru ya da yanlış olsun belirtilen duygu ve düşünceler karşı tarafındır ve kendisine özgüdür. Bu nedenle saygı duyulması gerekmektedir. Bu şekilde yapılan yorumlar karşı tarafın öfke, suçlanma, utanma hissetmesine yol açabilmekte ve iletişimi kopararak savunmaya geçmesine neden olabilmektedir.

4) Uygun iletişim kurma becerisi ile birlikte uygun dinleme becerisinin de kazanılması gerekmektedir. Karşı taraf dinlenmeden iletişime geçilemez. Karşı tarafı dinlemek için uygun ortam yaratılmalı, karşı tarafın dinlendiği benden duruşu, mimikler ve göz temasıyla belli edilmelidir. Dinleme becerisi gelişirse partnerinizi anlamanız, davranışlarının sebebini öğrenmeniz mümkün olur. Böylece partnerinize daha uygun tepkiler verebilirsiniz.

5) Partnerle iletişim kurarken onu kişisel özellikleri, hayata karşı bakış açısı, hassas olduğu konular bilinir ve bunlar önemsenerek uygun iletişim kurulursa her iki taraf birbirini daha iyi anlayabilir ve iletişim amacına ulaşabilir.