Epistemik Güvenmek

“Öngörülebilir şekilde davranmak için birbirimize güveniyoruz. Elma ağacımın (not: ah şu yazımı okuyup bir elma ağacı olan kaç kişi kaldık*) elma vereceğine güveniyorum, portakal değil. Güçlü ve sağlıklı  görünüyorlarsa, dallarının ağırlığımı taşıyacağına güveniyorum. Dün olduğu gibi yarın da beni uyandırmak için güvenilir eski çalar saatime, (not: ve sanırım artık telefon alarmıma) güveniyorum. Bugün yine
mavi gömlek giyeceğine güveniyorum çünkü seni başka hiçbir şeyle görmemiştim
(Hollis, 1998’den akt. Faulkner, 2007: 880).

Bu yazımda, sizlere klinik psikolojinin yepyeni bir kavramından, “epistemik güven”den, bahsetmek istiyorum. Üstelik bu kavram, oldukça köklü bir yaklaşımın merkezinde -tam kalbinde- kendine yer edinerek alana güçlü bir giriş yapıyor (İlk, 2023). Bu köklü yaklaşım, Zihinselleştirme Teorisi, Peter Fonagy ve çalışma arkadaşları tarafından psikanalitik bir zeminde geliştirilmiştir. Bu teori kapsamında, Borderline Kişilik Bozukluğu için geliştirilen Zihinselleştirmeye Dayalı Terapi-ZDT (Mentalization Based Therapy-MBT) ise kanıta dayalı bir tedavidir (Taubner ve Sevecke, 2015) ve kullanımı birçok alana uyarlanmıştır.

Yazımın asıl hikâyesi ise şöyle başlıyor: Zihinselleştirme kapasitesini merkeze alan bu yaklaşımda –zihinselleştirme teorisinde- son yıllarda, bir dönüm noktası niteliğinde, önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Böylece Borderline Kişilik Bozukluğu’nun yeni bir gelişimsel modeli ve tedavisi, psikopatolojinin gelişiminde bağlanma, zihinselleştirme ve epistemik güvenin rolüne ilişkin evrimsel düşüncelere dayalı olarak geliştirilmiştir (Fonagy, Luyten ve Allison, 2015). Yanı sıra kişilik patolojisi için kültürel-gelişimsel bir model önerilmiştir. Sosyal çevreyi daha yakından ele almanın kişilik bozukluğu tedavilerini geliştirebileceği ve sosyal öğrenme üzerine araştırmaların kişilik bozukluklarına bütünleştirici bir yaklaşımı destekleyebileceği vurgulanmıştır (Fonagy ve Campbell, 2021).

Artık asıl hikâyemize, kalbine gelelim: Güven; psikoloji, sosyoloji, ekonomi, siyaset gibi birçok sosyal bilimin araştırma konusudur. Marková ve Gillespie (2007), güven gibi karmaşık bir sosyal fenomenin, tek bir disiplinin perspektifinden ve hatta diğer sosyal fenomenlerden ayrı olarak anlaşılmasının mümkün olmadığını vurgular. Şüphesiz, güven ve güvensizliğin farklı biçimleri ve nitelikleri söz konusudur. Faulkner (2007) çoğu zaman birden fazla şekilde güvendiğimizin/güvenmediğimizin altını çizer.

Güven demişken, dünya hakkında bildiklerimizin çoğu -örneğin tarihe, bilime, politikaya dair- başkalarının tanıklığından gelir. Başkalarının bize işaret ettiklerine bağlı olduğumuz geniş bir yaşam alanı mevcuttur. Bu bağlılık, yüz yüze görüşmelerde bize söylenenlerle sınırlı değildir. Örneğin belgeler zinciri aracılığıyla ulaşan ve kanıt statüsü olan ama belki asla araştıramayacak durumda olduğumuz birçok şeyi biliriz. Ayrıca bu tür bilgilerin içeriği, uzmanlaşmış çalışmaların yanı sıra kişinin kendi doğumu ve ebeveyni hakkındaki gerçekler, kişinin yakın çevresinin coğrafi ve kurumsal gerçekleri ve dünyanın nasıl bir şey olduğuna dair temel algıyı oluşturan birçok şeydir (Moran, 2005). Aslında, insanlar benzersiz açık sistemlerdir ve birbirlerine dair bilgileri her zaman eksik olmaya mahkûmdur. Bununla birlikte, kişiler arası ilişkileri ve sosyal tanınmayı sürdürme ve geliştirme faaliyetlerinde, “epistemik güvene” dayanarak ve dili, iletişimi, düşünceleri, hayal etme ve öngörme kapasitelerini kullanarak bilgilerini artırmaya çalışırlar (Marková, 2016).

Başkaları yoluyla edinilen bilgi, yalnızca bilgi birikiminin büyük bir bölümünü oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda inançların geliştiği değerlendirme kalıplarını da oluşturur (Ross, 1975). Zihinselleştirme teorisi çerçevesinde “epistemik güven” tanımlaması ise bir kişinin diğer kişilerin bilgilerinin gerçek, güvenilir, genellenebilir ve kendisi ile ilgili olduğunu kabul etme ve güvenme eğilimini ifade eder (bknz. Knapen vd., 2022). Epistemik güven ilişkisel bir kavramdır ve “Öteki”ne açıklık, “Öteki”nden öğrenme, onunla müzakere etme ya da onun epistemik güvenini reddetme kapasitesi gibi çeşitli biçimlerde deneyimlenebilir (Marková, 2016). Yazımın -epistemik güvene dair mini serüvenin- devamını bekleyin lütfen . Kim bilir belki güvene, bakım veren/bebek ilişkisine ve psikopatolojiye başka bir yerden bakarız.

Sevgiler ♡ Klinik Psk. Dr. Gülnur

İlk *Dedelerim, bir bölgede ilk elma bahçesinin kurucusu, zamanında, örnek uygulama olarak TRT belgesellerine çıkıyor. Bu yazıyı yazarken elmasına, elmasının kurduna, dallarının sağlamlığına, gölgesine, karıncasına ve neşesine güvenecek bir elma ağacımın olmaması hüznü… Sarılamayacak olmaya… 🍎

*Bu da bu yazımın şarkısı olabilir mi sarılacak kollar için?

https://www.youtube.com/watch?v=jMfPeYi-1_c