Aldatma

Çiftler arasında yaşanan gerçek bir terk edilme, hakaret içeren ağır sözler, mali anlamda aldatma, cinsel aldatma, başka bir kişiyle flörtleşme vs. ilişkinin güvenini zedeleyen, eşlerin duygusal manada incinmelerine sebep olan durumlardır.

Duygusal yaralanma durumunu aldatma üzerinden ele alalım: Aldatılan eş, travma sonrası krizi gibi bir durum içerisine girer. İlişkiye ve eşine olan güveni tamamen sarsılmıştır. Yaşanan yaralayıcı bu durum yeterince açık konuşulmayıp üstü kapatılmaya çalışıldığında kanayan yara halini alır. Aldatılan eşin içindeki kül eşelendiğinde çözümlenmemiş bir üzüntüyle karşılaşılır. Eşler arasındaki güvene ihanet edilmiş, sadakat ihlal edilmiştir. Bu durum eşlerde kimlik veya bağlanma ile ilgili yaralanmalara neden olabilir. Mükemmel bir evliliğe sahip olduğunu düşünen eşin, aldatma yüzünden evliliği ile ilgili içsel tasarımı alt üst olur. Kimlikle ilgili utanç duygusu veren bir yaralanma yaşar, sevilmediğini, terk edildiğini hissettiği için bağlanmayla ilgili de bir yaralanma yaşayabilir. Bu durumdaki eşlerin -yaşanan duygusal yaralanma yüzünden- kimlik ve bağlanma ile ilgili ihtiyaçları üzerinde çalışılmalıdır. Çiftler arasındaki etkileşim döngüsünden farklı olarak aldatma sonrası da döngü oluşur. Aldatma sonrasında çiftlerin nasıl bir etkileşim içinde olduğuna bakılır. Aldatan eş yakınlık için aldatılan eşin peşine düşer. Aldatılmanın etkisiyle eş,  aldatan eşine karşı güveni sarsılmış bir şekilde eşinden uzaklaşarak onu reddeden bir davranış içerisinde girer. Aldatma öncesindeki döngüyle aldatma sonrasındaki döngü ilişkilerinde sorun olup olmadığına bakılır. Aldatmanın etkisiyle aldatılan eş, öfke ve utanç duygularının içerisinde olabilir. Bu durumda öfkenin ifade edilmesi birbirinden uzaklaşmış çiftlerin birbirlerine yakınlaşmasını sağlayabilir. Eşlerden biri öfkesini ifade ederken diğer eşin savunma yapması; olup biteni küçümseyerek ya da yok sayarak dinlemesi, eşinin öfkeyle başa çıkmasına yardımcı olur.

Öfkeyi ifade etmek, eşine bağırmak demek değildir. Neler hissettiğini, neler yaşadığını açıklamaktır. Bir kişinin duygularını anlatmasıyla o duyguları eyleme dökmesi arasında fark vardır. Öfke çok zor bir duygudur, bu yüzden doğru bir şekilde ifade edilmeli ve sabırla dinlenilmelidir. Aldatan eşin, aldatılan eşe karşı empati duyabilmesi; eşinin acısını duyup dinlemesi teşvik edilmelidir. Öfkeli eşle çalışılırken “Anlıyorum, gerçekten hem çok öfkelisin hem de üzgün.“ gibi ifadelerle ikincil öfkeden ziyade çiftlerin birincil duygularına gitmeleri için empatik bir yaklaşım içerisinde olunmalıdır. Eğer dinlemesi gereken eş, dinlemekle ilgili zorluk çekiyorsa neler oluyor, diye bakılır. Genellikle terk edilme korkusu, utanç ve mahcubiyetle karşılaşılmaktadır. Güç ve mükemmeliyet bağlamında, kimlik korunumu ihtiyacı olan bir eş için aldatma gibi kusurlu bir şeyle karşılaşmayı kabullenmek zordur. Dinleyen eşe dönülüp -öfkeye tepki göstermemesi için- “Bunu duymak senin için zor olabilir. Savunmaya geçme ihtiyacı hissedebilirsin. Nefes al, kendini sakinleştir. Kendini savunmaya çalışmak yerine, sadece dinlemeye çalış.” denmelidir. Böylelikle eş, ifade ettiklerini dinlemekle ilgili teşvik edilir. (Makinen & Johnson, 2006; Leslie Greenberg ve ark., 2007)

            Eşler birbirlerine karşı empatik olmaları konusunda eğitilir. Eşlerin altta yatan birincil duyguları üzerinde çalışılır ve bu duygular tespit edilir. Daha sonra davranışın altında yatan duygular, bağlanma ve kimlik ihtiyaçları göz önüne alınarak yeniden çerçevelenir. Aldatan kişiden, yaşanan olayın -savunmaya geçmeden- sorumluluğunu alması ve kabul etmesi istenir ki bu çok önemli bir adımdır. “Seni incittim, üzdüm. Yaptığım doğru değildi. Üzgünüm. Sorumluluğunu alıyorum.” gibi sözler sarf edilmelidir. Eşin öfke, incinme ve kızgınlığı dinleyebilmesi ve tolerans gösterebilmesine çalışılır. Ortaya çıkan utancın örtülü veya açıkça görülüp ifade edilmesi ve aldatılan eşe kabullenilen, yakınlık gösterilen empatik sıkıntının, “Sana verdiğim acıya karşı duyarsız olduğum, seni incittiğim için üzgünüm. Senin hissettiğin acı ile ben de acı çekiyorum. Bu acı canımı yakıyor.” şeklinde ifade edebilmesi ve bu sıkıntının yüz mimiklerinde görülmesi önemlidir. Sonrasında samimi özür ve pişmanlık ifadesinde bulunması için aldatan eşe destek olunur, o teşvik edilir. (Makinen & Johnson, 2006; Leslie Greenberg ve ark., 2007)

            4 ve 5. seanslarda eşlere; “Yaşadığımız sorunda affedicilik ve affetme nedir?” diye sorulur ve bu soru üzerine konuşulur. Seansın sonuna doğru, “Affetmek unutmak değildir. Tekrar bir araya gelmek değildir. Barışmak değildir. Affetmek karşısındakinin yaptığını meşru bulmak değildir. Yasal açıdan sorumlu değilsin, demek değildir. Affetmek aldatan eşin yaptığı yanlışın sorumluluğunu almasını istemektir. Yaptığını meşru görmemektir. Ama yaşanan olayların aldatma durumuna kadar geldiğini kabul etmektir. Yaşanan durumu incelemek ve aldatılanın da bu yaşanan dolaylı aldatma da etkisi olup olmadığına bakabilmektir. Yaşanan aldatmada eşlerin kendi durumunu kabul etmesidir. Ayrıca kin gütmek, bedel ödetme ve intikam alma duygusuyla hareket etmekten vazgeçilmelidir.” ifadelerini içeren bir metin eşlere verilir. (Makinen & Johnson, 2006; Leslie Greenberg ve ark., 2007)

            Samimi bir özrün ayrıntılı dillendirilmesi 5 ve 6. seanslarda gerçekleşir. Aldattığı için eşinin duygusal anlamda incinmesine sebep olan eşten özür mektubu yazması istenir. Aldatan eşe, üç önemli konuda; pişmanlığı ifade etme, sorumluluğu alma, telefi etme ve onarma için ne yapacağını içeren bir mektup yazması ev ödevi olarak verilir. Aldatan eşten, eşine pişmanlığının nedenlerini dile getiren cümleler yazması istenir. Aldatma yüzünden eşini ne derece yaraladığını, incittiğini anlatan ifadeleri yazıya dökmesi, aldatmanın sorumluluğunu neden kabul ettiğini ve bu hatayı yaparak eşini duygusal olarak nasıl yaraladığını üstlenen ifadeleri yazması istenir. Aldatan eşin bu hatadan dolayı eşinin duygusal olarak incinmesini nasıl telafi edip onaracağı ile ilgili neler yapacağını da kağıda dökmesi istenir. Aldatılan eşten de nasıl affedeceğini, duygusal çöküşünü hangi yolla onarabileceğini, çözüm açısından bulunduğu yeri ve durumu anlattığı -birbirlerine vermemek kaydıyla- bir mektup yazması istenir. Sonra yazdıkları mektupları seansa getirmeleri istenir, terapide konuşulur. Aldatılan eş neyi affedemediğini, duygusal açıdan kendini hangi konudan kurtaramadığını, duygusal yaralanmayı çözmenin kendisi için neden zor olduğunu yazması istenir. Aldatılan eşten; duygusal acı, kızgınlık ve öfkesinden kurtulmak için ihtiyaçlarını yazması istenir. Ayrıca “Eşinizi affettiyseniz, kızgınlık, kırgınlığınız nasıl geçti, kendinizi nasıl yatıştırdınız, ilişkiye devam etme becerisini nasıl sağlarsınız, eşinizle barışacak mısınız?” sorularını içeren bir mektup da yazması istenir. Bu çalışma eşler arasındaki ilişkiyi onarma, güveni tesis edip yeniden inşa etmeye yöneliktir.  Aldatan eşte, hissiz, sadece kelimelerle örülü bir özürden ziyade utanç olmalı, empatik sıkıntı sese yansımalı; duruş, bakış, jest ve mimiklerde örtülü veya açıkça görülebilen samimi bir özür olmalıdır. Bu özür, yaşananların onarılması açısından çok önemlidir. Aldatılan eşin altta yatan öfke ve incinmeyi ifade edebilmesi, aldatanın söyleyemediği utanç vb. duygularını ifade edip gösterebilmesi eşlerin birbirlerini, yaşananları daha sakince – savunma, saldırma ve yok sayma davranışlarına girmeden- kabul etmelerini sağlar. Aldatan kişinin yaptığı yanlışı kabul etmesi, yanlış davranışının sorumluluğunu alması; utancın ve empatik sıkıntının sözlü ve sözsüz mesajlarla görülüyor olması, affa götüren çok önemli durumlardır. Aldatılan kişinin de kendini heder edercesine suçlamayı bırakıp affı kabul etmesi gerekir. Bu noktada çiftlerin ilişkilerini yeniden oluşturdukları bir sürece girilir ve eşler arasında yeniden aldatma öncesindeki ilişki çekirdeği döngüsüne dönülür. Çekirdek döngü yeniden yapılandırılır. Yeni döngü canlandırılır. Böylece duygusal yaralanma öncesi döngülerini de değiştirip tamamen yepyeni bir ilişkiye geçilir. (Makinen & Johnson, 2006; Leslie Greenberg ve ark., 2007)

YAKIN İLİŞKİLERİN GİZLİ ANLAMLARI Mehmet Tekneci,2015 kitabından alınmıştır.

Bu makale yayınlama hakkı BAÇTE Birey Aile Çocuk TerapileriEnstitüsüne aittir.Sadecelink gösterilerek kullanılır.

MEHMET TEKNECİ;M.D