Çocuklar dünyaya doğal bir merak duygusuyla gelirler. Dış dünya onlara sürekli keşfedilecekdeneyimlenecek yeni imkanlar sunar. Çocuk bu merak yolculuğunda kendisine eşlik edecek bir kılavuza ihtiyaç duyar: anne-baba… Çevreyi deneyimlemek isteyen çocuk için bu uyaran zenginliğinde neyin iyi, neyin kötü, neyin zararlı olduğunun ayrımına varması oldukça güçtür. Tam da bu noktada çocuğun kılavuzu devreye girer. Yapabilecekleri ve yapamayacakları noktalarda kendilerine yol gösteren ebeveynleri. Zamanla bu yol gösterme durumu bazı kuralları beraberinde getirir ki çocuk bu sayede sınırını öğrenir.
Sınır koymak nedir?
Ebeveynlerin çocuğa kuralı ve beklentiyi öğretebilmek amacıyla geçirdikleri sürece denir. Ebeveyn çocukla arasındaki güvenli ilişkiye zarar vermeden, bu süreçte yanında olduğunu hissettirerek sınır koymalıdır. Bakım veren kişi ile çocuk arasında güvene dayalı bir ilişkinin olmaması, kuralın da etkili olmaması demektir.
Çocuğa sınır koyarken birçok yöntem kullanılır. Yöntemler değişim gösterse de herkes mesajı vermek için iki araç kullanır. Bunlar sözler ve davranışlardır. Bu iki araçtan bir tanesi net olmaz ise çocuk kafa karışıklığı ile karşı karşıya kalır ve kuralı doğru öğrenmesi beklenemez. Koyulmak istenilen kural ebeveynin davranışına da yansımalı, net ve anlaşılır olmalıdır. Örneğin arkadaşı ile tartıştığı ve ona vurduğu için anne-baba ile karşı karşıya gelen çocuk, davranışı tekrarlamaması için uyarılır, ardından babadan tokat gelirse bu, söz ile davranışın uyumsuzluk gösterdiğini kanıtlar bir davranış olur. Sınır koyma ve davranış değiştirme yöntemi olmaz. Çocuğa arkadaşına vurmaması söylenip ardından ona vurulması çocukta kafa karışıklığını beraberinde getirir. Görmediğimiz konuşma baloncuğunda iç sesi ile çocuk “Aslında şiddet olayı çözüyor.”der. Davranış ve söylemlerimiz tam da bu yüzden uyumlu ve tutarlı olmalıdır.
Sınır koyulması, çocuklar için güven ve korunduğu hissi yaşatır. Aksi halde nerede nasıl davranacağını bilemeyen çocuk çevreye de güvensiz olur. Sınır sayesinde doğruyu, yanlışı, davranışının üst sınırını ve sonuçlarını öğrenir.
Sınır çocuğun normal gelişim sürecini engellemeden ona destek olacak şekilde olmalıdır. Çocuğa koyulan sınırda tutarlı ve dirayetli olunmalıdır. Aksi halde çocuk kendindeki gücü hisseder ama ebeveynindeki güveni hissedemez.
Sözlerin üzerlerindeki etkisi pek de uzun sürmez, bu sebeple davranışlarla da örnek olunmalıdır. Verilen mesajlarda olumlulara dikkat çekilmelidir. “Bir kez oyuncağını paylaşsan nolur ki..” yerine oyuncağını paylaştığı bir an kollayıp “Oyuncağını paylaşman hoşuma gitti.” demek daha olgun ve ılımlı bir mesaj niteliği taşır. “Bana masayı hazırlarken yardım ettiğin için teşekkür ederim.” gibi..
Olacaklar konusunda çocuğa önceden haber verilmelidir. Bu çocuğa zaman yönetimi de sağlar. “Okula gitme zamanı geliyor…”
Çocuğa seçenekler sunulması hem önemli ve saygı duyulduğu hissi uyandırır, hem de kabul düzeyi artırılmış olur. İlgi duyduğu alternatifler çocuğa hızlı ve kolay tercih konusunda yardımcı olur.
Çocuk için özgür davranabileceği alanlar belirlenmeli ve sınırlanmalıdır. Örneğin odasında dilediği gibi özgürce oynayabileceği, oyunu bitince de toplanması gerektiği gösterilmeli ve anlatılmalıdır.
En önemlisi ise bu sürecin uzun olduğu farkedilmeli, sabredilmeli, sabredilmeli ve sabredilmelidir.
Yasemin PETEK
Psikolojik Danışman